AK Parti AR-GE Başkanlığı’na bağlı AK Parti Kütüphanesi’nde, daha önce TBMM Başkanlığı yapmış isimlerin katılımıyla ”Kütüphane Sohbetleri” düzenlendi. Etkinliğe, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Köksal Toptan, Ferruh Bozbeyli, Cahit Karakaş ve İsmet Kaya Erdem katıldı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu da sohbet öncesi konuklarla ve katılımcılarla tokalaştı.
AK Parti Ar-Ge Başkanı Ekrem Erdem, sohbet öncesi yaptığı konuşmada, 2009’da hizmete giren kütüphanede 20 bine yakın sosyal bilgiler ağırlıklı kitabın bulunduğunu dile getirdi. Kütüphanenin 50 bin cilt kapasitesine sahip olduğunu ve 6 ayda bir kitap alındığını belirten Erdem, kütüphanenin isteyen herkese açık olduğunu ifade etti.
“Kütüphane Sohbetleri”nin 12’ncisini yaptıklarını aktaran Erdem, Meclis Başkanlığı yapan 26 ismin bulunduğunu, bunlardan 14’ünün hayatta olduğunu, bunların tümünü davet ettiklerini, şartları elveren 6 eski Meclis Başkanının toplantıya katıldığını söyledi.
Daha sonra eski Meclis Başkanları söz alarak, siyaset yaşamlarında ve görev süreçlerindeki anılarını katılımcılarla paylaştı.
Siyasette gerginliklerin son bulması gerekiyor
Başbakan Yardımcısı ve eski Meclis Başkanı Bülent Arınç, hayatta olan 14 Meclis Başkanı’nın isimlerini sıralayarak konuşmasına başladı.
Siyasetçilerin birbirine sahip çıkması gerektiğine işaret eden Arınç, hayatta olan meclis başkanlarının onore edilmesini gerektiğini vurguladı ve Meclis Başkanlığı yaptığı dönemde bu amaçla yaptığı çalışmalardan örnekler verdi.
AK Parti’nin 4 Meclis Başkanı çıkardığını dile getiren Arınç, bu görevlerde yaşanan tecrübelerin kolay kazanılmadığını, yaşanan anıların dinlenilmesi ve yazılması gerektiğini vurguladı.
Eski Meclis’in genel kurulunda çalıştığını ve burada meclis başkanının, hatip kürsüsü, başkanın çalışma arkadaşları ve milletvekili sıralamalarının salona ayrı bir heybet verdiğini ifade eden Arınç, kürsünün milletvekillerinde doğuracağı saygınlık, güven ve otoritenin genel kurul salonuyla doğrudan orantılı düşündüğünü söyledi. Arınç, “Şimdi bulunduğumuz genel kurul salonu bir renk cümbüşü içinde. Beyaz daha büyük, kırmızılar daha çok ve konuşan hatip, her zaman müdahaleye maruz kalabilecek bir noktada. Genel kurul salonunun bundan sonra da değişeceğini düşünmüyorum ama milletvekillerimiz, meclis başkanı ve diğer görevliler bakımından bugün için bir dezavantaj olduğunu şahsen kabul ediyorum” diye konuştu.
Üslup çok nezihti
Eski meclislerde güçlü siyasetçilerin, güçlü liderlerin güçlü hatiplerin bulunduğunu dile getiren Arınç, aralarında eski Başbakanlardan Necmettin Erbakan’ın, Süleyman Demirel’in, Bülent Ecevit’in konuşmalarını dinlediğini dile getirerek, “Türk siyasetinde isim yapmış insanlardı. İyi polemik ve ikna edici konuşmalar yaparlardı. Çok nezih bir üsluba sahiptiler. En ağır eleştirilerini en saygın ifadelerle yapmayı beceren insanlardı” dedi.
Arınç, özelilkle son dönemde Meclis’te yüz kızartacak sözlerin konuşulduğuna işaret ederek, “Siyasi tarih üzerinde araştırma yapmalıyım diyen bir insan Meclis tutanaklarına baksa ne kötü bir dönemmiş, bunlar ne kadar çirkin hakaretler, ne kötü bir üslup’ der. İşin içinden çıkılmaz bir noktaya geldi. Eğer bu sözler alenen sarfediliyorsa, bir insan eline ne geçiyorsa Meclis Başkanı’na atabiliyorsa, birbirlerinin üstüne yumruklayacak şekilde gidebiliyorsa kötü bir şey” diye konuştu.
Meclis çatısı altında üslubun bozulmaması gerektiğine dikkati çeken Arınç, “‘Sayın Başkan, Sayın Milletvekili’ demek bir kuraldır, bir teamüldür. Bunu bile demeyenler var şimdi. Kürsüye hışımla gelip kürsüden hışımla inenler var, tafra yapanlar var. Konuşmalar çok adileşti, çok bayağılaştı, siyaset irtifa kaybediyor” ifadelerini kullandı.
Siyasette gerginliklerin yok edilmesi gerektiğini vurgulayan Arınç, bunu yapacak olanların da iktidar partisi, siyasi partilerin liderleri ve grup başkanvekilleri olduğunu ifade etti.
“Meclis başkanlarının yönetimi ne kadar önemliyse grup başkanvekillerinin konuşacak olan kişileri seçmesi lazım” diyen Arınç, “Adam kürsüye geliyor sıvamadığı insan kalmıyor. Otururken de alkış yapıyorlar. Çok büyük bir çirkinlik. Kötülüğü alkışlamak kadar yanlış bir şey olabilir mi? Fakat liderler bilecek. ‘Bak böyle bir üslubu istemiyorum’ diyecek. Bizim liderimiz de bunu bilmeli. Diğer siyasi parti liderleri de buna inanmalı. Bu müşterek bir deklarasyonla olur. Gerginlikten fayda yok” dedi.
“Siyasette nezakete ihtiyaç var”
Eski Meclis Başkanı AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin de görev yaptığı bu sürede TBMM’nin yaptığı en önemli tasarrufun 26 maddelik anayasa değişikliği olduğunu ifade etti.
Bu anayasa değişikliğinin Türkiye’de demokrasinin güçlenmesi ve vesayet sisteminin geriletilmesi açısından çok önemli bir değişiklik olduğunu belirten Şahin, böylece asker kişilerin askeri olmayan suçlarından dolayı sivil mahkemelerde yargılanmalarının yolunun açıldığını ve aynı zamanda darbe yapanların yargılanmalarının önündeki geçici maddenin kaldırıldığını anımsattı.
Değişiklik için Meclis’te 250 saate yakın mesai yapıldığını aktaran ve Şahin, “Meclis Başkanlığı hayatımda unutamayacağım anekdotlardan bir tanesidir” dedi.
Şahin, kendisinden önce söz alan eski Meclis Başkanlarının kendi dönemlerinde siyasetin bir nezaket olduğunu anlattıklarını dile getirerek, “En ağır eleştirilere bile kırmadan cevaplar verildiğini ifade ettiler. Meclisimizin buna ihtiyacı var. Buna tekrar nasıl dönebiliriz? Bunun TBMM’deki şu andaki sorunların başında gelen bir konu olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
“O zaman biz de imtihan olduk”
Eski Meclis Başkanı Köksal Toptan ise sohbete katılan meclis başkanlarının kritik dönemlerde görev yaptıklarını dile getirerek, Ferruh Bozbeyli ile bir sohbetinde anlattıklarını çok beğendiğini ve bu sebeple kendisine ayrılan süreyi de Bozbeyli’ye vereceğini belirtti.
1965-1970 yılları arasında Meclis Başkanlığı yapan Ferruh Bozbeyli de hatıraları arasında “iftihar edilecek, dize vurulacak, üzülecek ve üzerinde düşünülecek” konuların bulunduğunu anlattı.
12 Mart darbesinin de kendi siyaset dönemlerinde meydana geldiğini dile getiren Bozbeyli, o dönemde telefonlarının sürekli çaldığını, her beş dakikada bir haber vermesini istediklerinden uyuyamadığını anlatarak, “O zaman da biz imtihan olduk” dedi.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, eski Başbakanlardan Bülent Ecevit, Osman Bölükbaşı gibi siyasetçilerin aralarında bulunduğu bazı anılarını paylaşan Bozbeyli, aynı zamanda Meclis Başkanlığı yaptığı yıllarda milletvekilleriyle yaşadığı ilginç olayları da anlattı.
Bozbeyli, Meclis Başkanı olduğu sırada yaşadığı bir anısını şöyle anlattı:
“Kış aylarında iftar erken oluyor. Meclis bütçesi saat 19.00’de Meclis’ten çıkabiliyorduk. İftar saati saat 16.30 gibi Meclis çok tenhalaşıyor. Orada torba var, orada şehirlerin isimleri var, sayım komisyonu öyle seçiliyor. Fakat ben şimdi rastgele bu torbadan isim çıkarsam, Ahmet yok, Osman yok…Yani bunların hepsi zapta geçecek. Onun için ben elime cebime soktum. Ne çıkarsa çıksın orada kim oturuyorsa onun adını söyledim. Necip Mirkelamoğlu diye bir Urfa vekili vardı onun adını da söyledim. Meğer o da oruçluymuş. Saat 19.00’a kadar bekleyecek. Biraz sonra bir tezkere geldi Mirkelamoğlu’ndan, ‘Aç midemiz bekler iken tarhana çorbası, bize oyun oynadı Bozbeyli’nin hasif torbası.”
“Meclis koridorlarında uyuyorlardı”
1977-1980 yılları arasında Meclis Başkanlığı yapan Cahit Karakaş ise 1965’de milletvekili seçildiğinde, pek çok maddi sıkıntılar yaşadıklarını, ancak ülkede demokrasinin yerleşmesi için siyasete devam ettiğini aktardı.
Sınıf arkadaşlarının çoğunun müteahhitlik yapıp çok iyi paralar kazandıklarını anlatan Karakaş, politikanın ancak ve ancak özveriyle yapılabilecek bir iş olduğuna dikkati çekti.
12 Mart darbesinden önce çoğu milletvekillerinin evlerine gidemediğini, Meclis koridorlarında uyumak zorunda kaldıklarını bazılarının da kendi evine değil, akrabalarına gittiklerini aktaran Karakaş, arabalarını bile evlerinin önüne park edemediklerini söyledi.
Karakaş, Ankara Küçükesat’ta 5. katta oturmasına rağmen bir gece evinin tarandığını ancak üst kat olduğundan kendisinin yara almadığını belirterek, “Düşünün Meclis başkanını öldürme teşebbüsüne giriştiler. Öyle bir ortamda ihtilal oldu” ifadesini kullandı.
Karakaş, 12 Mart darbesi gecesi yaşadıklarını ise şöyle anlattı:
“Gece saat üçte telefon çaldı ve telefonu açtığım zaman ‘Başkanım ben komiser Sabit’ dedi. Hareket var burada dedi. ‘Tabur kumandanına söyle beni arasın’ dedim. ‘Efendim silahlarımızı aldılar’ dedi. Ben de onun üzerine kendi kendime bizi de alacaklar dedim ve bekledim. Sonra Süleyman ve Bülent beyi alıp götürmüşlerdi. Baktım ki bana gelen giden yok.”
Cahit Karakaş, darbenin ertesi sabahı bir arkadaşının evinde otururken, Kenan Evren’in kendisini aradığını ve görüşmeye çağırdığını aktardı.
1988-1991 yılları arasında Meclis Başkanı olan İsmet Kaya Erdem de diplomat olduğu yıllarda dış ülkelerde yaşadığı hatıralarını paylaştı.
(AA)